Otomotiv sektörü esas olarak, otomobil, otobüs, minibüs, kamyon, çekici ve traktör gibi karayolu taşıt araçlarını ve bu araçların parçalarını üreten bir sanayi dalıdır. Tüm sanayileşmiş ülkelerde ve ülkemizde otomotiv sektörü, ekonominin lokomotifidir. Çünkü diğer sanayi dalları ve ekonominin farklı sektörleri ile yakından ilişkilidir. En azından demir çelik ve petrokimya ürünleri ve lastik gibi sanayi dallarında başlıca alıcı konumundadır. Otomotiv sektöründe meydana gelen değişimler önemli ölçüde ekonomiyi etkilemektedir.
Ancak son yıllarda küreselleşme, değişen pazar koşulları, artan rekabet ve daha birçok faktöre bağlı olarak otomotiv sektöründe şirketler arası satın almalar ve birleşmeler yaşanmaktadır. Bu durum bir ölçüde bu sektörde firmaların gücünü arttırsa da üretici firmaların sayısı giderek düşmektedir. Bugünkü durumda piyasanın yüzde 90’ından fazlasını sadece 20 civarında firma elinde tutmaktadır.
Tarihsel gelişimine bakılırsa otomotiv sektörü önce Avrupa’da Fransa ve Almanya’nın çabaları ile doğmuş, daha sonra 1900’lerin başında önce Amerika’da daha sonra Avrupa’da seri üretime başlanmıştır. 1960’lı yıllarla birlikte sahneye Japonya çıkmış ve büyük başarı göstererek önemli ölçüde ihracat yapan bir ülke haline gelmiştir.
1979 yılında dünyada 42 milyon motorlu taşıt üretilirken, bu tarihte yaşanan petrol krizi yüzünden üretim düşmüş ve 1982 yılında 36 milyona düşmüştür. Ancak krizin etkileri kalkınca yeniden yükselişe geçmiştir. 2002 yılına kadar motorlu araç üretiminde Avrupa ülkeleri birinci, Amerika ikinci sırada olurken, 2003 yılından itibaren Asya ülkeleri birinci sıraya yerleşmiştir. 2005 yılında 67 milyona yakın motorlu araç üretilmiştir. Bunda en büyük pay Asya ülkelerine aittir.
Motorlu araç üretimine ilk beş firma sıralaması ise şu şekildedir: General Motors (Opel ve Daewoo), Toyota, Ford (Jaguar ve Volvo), Wolkswagen ve Daimler Chrysler. 2005 yılında üretilen 67 milyon arabanın 33 milyona yakını bu beş firma tarafından üretilmiştir. Yani yarısı.
Ülkemizde otomotiv sektörü, 1950’lerin ortalarında üretime başlamış ancak 1960’larda hız kazanmıştır. İlk yerli üretim Anadol 1966 yılında Otosan tarafından üretilmiştir. Arkasından Tofaş ve Oyak Renault, İtalyan ve Fransız lisanslarını kullanarak 1971 yılında seri üretime geçmiştir. 1970 yılında toplam 24 bin olan otomotiv üretimi 2005 yılında 1 milyona yaklaşmıştır. O tarihte ülkemizde üretim yapan 17 firma bulunmaktadır.
Günümüzde hem dünyada hem de ülkemizde otomotiv sektörü, giderek gelişmekte ve ülke ekonomileri daha önemli olmaktadır. Buna bağlı olarak firmalar arasında rekabet artmakta ve kaynakların etkin kullanılması, verimlilik artışının sağlanması ve idari ve teknik organizasyon gibi faktörler daha ön plana çıkmaktadır. Bu çerçevede Ar-Ge çalışmalarına yatırım yapılmakta, ana ve yan sanayi firmaları arasındaki işbirliğine önem verilmekte, nitelikli iş gücü istihdam edilmeye çalışılmakta, daha fazla esnek üretim yöntemlerine başvurulmakta ve etkin pazarlama çalışmalarına ağırlık verilmektedir. Ama en fazla üzeirnde durulan konu kalite yönetimi olmaktadır. Bütün bu çabalar otomotiv sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin rekabette daha fazla öne çıkmak içindir.
Otomotiv sektöründe kaliteyi öne çıkarmak ancak belli standartların oluşturulmasına bağlıdır. Bu konuda Amerikan QS 9000 standardı, Alman VDA 6.1 standardı, Fransız EAQF 9000 standardı ve İtalyan AVSQ 9000 standardı başlıca standartlardır. Ancak uygulamada bu kadar farklı standartların olması firmaları güç durumda bırakınca bu defa Uluslararası Standartlar Örgütü (ISO) tarafından 2002 yılında, bu standartları esas alan TSE ISO/TS 16949 standardı yayınlanmıştır (TSE ISO/TS 16949 Kalite yönetim sistemleri - Otomotiv üretimi ve ilgili yedek parça üreticisi kuruluşlar için ISO 9001:2008’in uygulanmasına dair özel şartlar). Bu standart, otomotiv sektöründe faaliyet gösteren tedarikçi firmalara yönelik bir Kalite Yönetim Sistemi standardıdır.